Didimi yeniden Keşfet: Milet antik kenti ve Thales

Antik Çağda Bilim Felsefe Matematik

Aristoteles’e göre, felsefenin gelişmesi için iki ön koşulu var: Öncelikle, felsefe yapacak kişinin “tuzu kuru” olmalı. Yani o kişi, maddiyat kaygısına düşmeden kendini sadece düşünmeye verebilmeli.
İkincisi, kişi gerçek bir merak duygusuna sahip olmalı ve en doğal görünen gerçekleri bile sorgulayabilmeli.
Milet’te bu iki koşulun bir araya gelmesiyle, tarihin gerçek anlamdaki ilk filozofu kabul edilen Thales ve onun devamında, Anaksimenes ve Anaksimandros ortaya çıkmış.
Babillilerden aldığı astronomi bilgisi ve Mısır’dan getirdiği söylenen geometri bilgisi dışında Thales’in asıl önemi, aklına takılan sorularda. “Neyin var olduğu” ve “neyin gerçek oldugu” gibi sorular sayesinde Thales, o güne dek doğadaki her olayı ayrı bir tanrının varlığına bağlayan mitolojinin ötesine geçerek; her şeyin nedenini, doğanin kendisinde aramaya basliyor.
İşte bu da modern bilimin başlangıcının temellerini atan kişinin Tales olduğunu bize söylüyor.
Thales ve ögrencilerinin “Fizikçiler Okulu” diye anılmasi ve pozitif bilimin temellerini attiklarinin söylenmesi de bu yüzden.
Su… Herşey SU…
Thales”e göre, evrenin asıl maddesi sudur; her şey sudan gelir ve suya döner. Dünya, “okeanos” denilen dev bir su kütlesi içinde yüzen, düz bir tepsidir onun zihninde. Anaksimandros ise, dünyanın sıcak ile soğuğun birleşmesinden doğduğunu savunur.Anaksimandrosa göre, yasam “ıslak” bir ortamda başlamıştır, ilk canlılar ise balığa benzer yaratıklardır. Bu düşünceleriyle, binlerce yıl önce ilk evrim düşüncesini ortaya atan Anaksimandros; dünyayı, boşlukta asılı duran bir silindir olarak tasvir eder. Anaksimenes’e göre ise, ruhumuzun bizi ayakta tuttuğu gibi, hava da dünyayı ayakta tutmaktadır. Görüldüğü gibi, ilk felsefi denemelere daha çok hayal gücü hâkim. Ancak gözlem yeteneğinin çok sınrlı olduğu bir çağda, bu normal bir durum. İlkçağda denizciliğiyle parlayan ve zamanla önemli bir ticaret kenti haline gelen Milet; Büyük Menderesin taşıdığı verimli alüvyonlarla kıyıyı doldurması sonucu tarlaların içinden seyreder sizi.
Büyük Tarihçi Herodotun “çalışan nehir” olarak tanımladığı nehirlerden olan Büyük Menderes; taşıdığı malzemeyle, sahil şeridinin yılda ortalama 6 metre kadar denize doğru ilerlemesine neden olmuş. Böylece, klasik dönemde Latmos Körfezi’nin ağzında bir sahil kenti olan Milet, zamanla denizden 10 km içeride kalmış.

Bir zamanlar kentin karşısında bulunan Lade Adası, bugün ovanın ortasında bir tepeye; Latmos Körfezi ise, Bafa Gölü”ne dönüşmüş.

Yola devam ediyoruz ve bu sefer Ege denizini solumuza alıp bir yol ayrımına geliyoruz.

Eski Doğanbey köyü

Eski Doğanbey köyünde örnek restorasyon çalışmalarıyla günümüze kazandırılmış tarihi taş evler

Eski Doğanbey köyü

Eski Doğanbey köyü ve yenisi Tuzburgazından hemen sonra yer alıyor.
Tuzburgazı tabelasını yolun solunda görüp, tam kavşaktaki çirkin baz istasyonu direğinden sola kıvrılınca önce Tuzburgazı ve yeni doğanbey köyüne devamında vardığımız bir dere üzerindeki köprüyü geçip yukarı giden yola tırmanınca da Eski Doğanbey köyüne varılıyor.

Eski DoğanBey Köyüne değil de yola düz devam ettiğinizde deniz kenarına yaklaşırken lagüne dökülen bir tatlı su kaynağı var.
Eski DoğanBey köyünün içinden geçen derenin denize değen yerinden yüzeye çıkan ve kış aylarında buharlar çıkaran bir ılık su kaynağı… çocukken bu ılık sulara girmiştim çok kere…
Yolun sonunda bir kaç balıkçı restoranı ve bitiminde de jandarma karakolu var.
Dilek yarımadasının en uç noktasına karadan gidemiyorsunuz. Belki denizden evet ama karadan jandarmanın kapısı burada yolun bitimi…

Karina, Eski DoğanBey köyünden sonra

Karina dedikleri yolun sonunda Jandarma karakolu olan ve bir kaç Balık restoranının olduğu saklı köşe

Buradaki restoranlara yıllardır küçük gruplar halinde iş adamları, aracı olan aileler gelirler ve seçtikleri balıkları tarttırıp satın alırlar pişirme parasını da ekletip deniz kenarındaki masalarında bir güzel ziyafet çekerler… Balıklar elbette ordaki dalyanda kayıtlı balıkçıların gün boyu denizden tuttukları deniz balıkları. Siz yine de emin olmak için sorabilirsiniz. Burada elektrik olmamasına rağmen restoranlarda güneş panellerinden sağlanan elektrikle aydınlatma gibi ihtiyaçlar karşılanıyor. Dönüş yolculuğu bizi anayola kıvrıla kıvrıla çıkardıktan sonra Sökeye doğru devam ediyoruz.

Bundan sonraki durak Priene Antik Kenti